Kristaller ile Çalisma ,İlk önce efsanevi Atlantis kıtasında
kullanılan kuvars kristalleri, çok kısa bir zaman sonra, bu madenin kendisine
yüklenen herhangi bir gücü depolama ve büyütme konusundaki gizemli
yeteneğinden yoğun biçimde yararlanan o zaman insanları için vazgeçilmez hale
gelmişlerdi. Kristal gücünün gelişimine rahipler öncülük etmişlerdi. Kristaller
büyüdükleri geniş mağaralarda bırakılıyorlar ve bu mağaralar rahipler
tarafından şifa odaları olarak kullanılıyorlardı. Bu insanlar büyük sentetik
kristaller kullanarak evlerini ve kentlerini aydınlatıyor, çeşitli ulaşım
araçlarını çalıştırıyorlardı. Bu kristaller görünüşte yararlı amaçlar için
geliştirilmişlerdi, ancak çok geçmeden yıkım silahlarına dönüştürüldüler.
Ahrimanik güçler bu bilgileri kullanarak daha da güçlü hale geldiler ve
rahiplerle üstünlük savaşına girip bu enerjileri yıkıcı amaçlarla kullanmaya
başladılar. Güneş sisteminden alınan radyo aktif enerjiler, bu iş için özel
olarak yapılan ve büyük yer altı girişlerine yerleştirilen ve yine büyük ışık
tapınaklarının çevresine gömülen kristaller vasıtasıyla yerkürenin
derinliklerine yöneltildiler. Böylece deprem faliyetini başlatarak tapınakları
yok etmeye çalışıyorlardı; ama Doğa Yasaları konusundaki kör cehaletleri
yüzünden, yeryüzü kabuğunun muazzam derecede kabarmasına neden oldular ve
sonuçta koca kıta parçalanarak birçok adaya bölündü. Büyük felaketten önce
rahipler, Atlantis ırkının temiz ve saf kalmış unsurlarının kıtadan göç
etmelerini sağlamışlar, bu insanlar da daha sonra Kuzey ve Güney Amerika-da ve
Mısır-da Atlantis uygarlığının benzerlerini kurmuşlardı. Mısır-da rahiplerin
rehberlik ettikleri koloni kurucuları, Atlantis-in sistemini, yanlarında
getirdikleri güçlü tapınak kristallerini de kullanarak, tekrar yaratmaya
başladılar, Piramitleri bu kristaller yardımıyla büyük Nuh tufanından önce inşa
ettiler, muazzam büyüklükteki taş blokları kuvars kristalleri yardımı ile
kaldırdılar. Rahipler büyük altın disklerin içine yerleştirdikleri iri, değerli
taşlar ile güneş ışınlarını insan bedeninin içine odaklıyor ve hasta kısımları
iyileştiriyorlar, akıl, beden ve ruh arasındaki uyumu yeniden kurmak için
kuvars kristallerini kullanıyorlardı.
Kendi
yaşam yolculuğumuzda ilerlerken, DNA larımızda var olan tüm bilgilerin
üzerine yeni bilgiler ekliyoruz...Bu bilgilerin adı
deneyimlerimizdir,yaşadıklarımızdır,mutluluklarımızdır,mutsuzluklarımızdır...
DNA
larımız kristalin bir yapıdadır,mer-ka-ba mız gibi,bilgi yok olmuyor ve kendini
geliştirebiliyor...Bu bilgiler babadan oğula miras şeklinde
taşınabiliyor...Kristaller de evrenin DNA ları olarak kabul edilirler.Kainatın
tüm bilgilerİ, hafızalarında kodlanmış durumdadır ve bu kodlar yeni oluşmakta
olan kristallerin hafızalarına aktarılırlar..
Bilgi
farkedilerek, evet sadece farkedilerek ,dönüştürülebilir..
Kristaller
fiziksel olarak duragan halde bulunmalarına rağmen engin bir enerjiye
sahiptirler…
SAF
ENERJİ-KATILAŞMIŞ IŞIK..
Marcel
Vogel'in dediği gibi; Evrenle ile ilgili ; fizikçilerin,bilimadamların ulaşmak
istedikleri tüm bilgiler bir adet kristalin içinde mevcuttur...
Kristaller
en mükemmel kaydedicidirler...Onlar bizim ne düşündüğümüzü bilirler..Bilgiyi
kaydederler..Kristaller insanın erişmeye çalıştığı saf enerjiye sahiptirler…
'..Kristaller
insandan daha eski ve daha bilge varliklardır...Hürmet edilmesi gereken
varlıklardır ,onlar hakikat bilgisine sahiptirler…
Şifacılar
beden-zihin ve ruh arasındaki, bozulan enerji sistemini tekrar dengelemek için
makro ve mikro chakralar üzerinde kristallerle çalışma yaparlar....Kristallerin
kendine özgü ,enerjiyi tutma,yayma,toplama,itme ve çekme özellikleri
vardır.Kuarz grubu silikat minerallerinden oluştuğu gibi, insan bedeni de
silikat minerallerinden oluşur, bilhassa sinir sistemi..Kuvars grubu insan
enerjisine eşit bir enerjiye sahiptir.Kolayca rezonansa
girebilirler.Kristaller, insanın üst chakralarını, koşulsuz sevgi alanını,insan
bilgeliğini tetikleyebiliyorlar.Kristallerle yapılan sağaltım çalışmalarından
güçlü sonuçlar elde edilebiliyor.Çeşitli kristaller veya sadece kuartz
kristali, sağaltım esnasında, fiziksel beden üzerinde bulunan chakralara bir
veya birden fazla kristal, geometrik ve simetrik bir düzen şeklinde
yerleştirilir ve tıkanmış chakralarda enerji akışı tekrar sağlanabilir…
Kristal
terapide, her enerji çalışmasında olduğu gibi uyum çok önemlidir.
Şifacı
, terapi esnasında kristallerin enerjisiyle uyum içinde kalmaya özen
göstermelidir..Şifacının komutu,programlaması yani güçlü şifa niyeti
enerjinin akışını sağlar.
iNSAN
İLE KRİSTAL ARASINDAKİ İLİŞKİ KOŞULSUZ SEVGİ İLİŞKİSİDİR...
SİLİSYUM
DİOKSİT KİMYASAL FORMÜLÜNE SAHİP TAŞLARA KUARZ DİYORUZ….
Kristallerin, ilk bakışta enerjilerinin olabileceği ve bu
enerjilerin şifa verici etkisinin olabileceği hayal gibi hatta mucize,tılsım
gibi görülebilir.
Bunu anlayabilmek için biraz gözlem yapmak,biraz deney
yapmak ve fiziğe başvurmak gerekebilir. Doğal taşlarla yapılan
binalar doğal taşların kristallerinin pozitif enerjileri ile yüklüdürler. Böyle
binalara girdiğimizde üzerimizdeki negatif enerji gider, dinginlik hali hâkim
olur ve içimiz huzur dolar. Kristallerin elektronik aletlerin gelişiminde
kullanılmaları, silikon teknolojisinin bilgisayar teknolojisinde kullanılması
sayesinde, hafıza gücümüzü ve bilgi depomuzu genişletebileceğimiz yeni araçlara
kavuştuk. Kristaller, birçok bilimsel buluşta önemli roller oynamaktadır.
1960’larda Bell Laboratuvarı bilim adamları geliştirdikleri ilk lazerin anahtar
bileşeni olarak yakut bir kristal kullanmışlardır.
Şamanlar da ilkel ritüellerinde büyüsel ve tılsımlı özellikler
atfettikleri kristallerden
faydalanmışlardır.
Kristallerin enerjisini anlayabilmek için bir tohumun içindeki
hareketsiz yatan enerjiyi anlamamız gerekir. Tabiat, bu tohum içinde uyuyan
enerjiyi uyandırır. O tohumu toprağa gömmek ve tabiatın uyandırıcı güçlerine
terk etmek zorundadır. Kuartz kristalleri bugün yaygın olarak kullanılan
elektronik cihazların birçoğuna girmiştir. Bugünün saatlerinin ana bileşeni
kuartz kristalleridir. Kuartz kristallerinin zamanı söylemede kullanışlı
olmalarının sebebi onların elektrikle uyarılabilir olmalıdır Kuartz
kristallerinin bu özelliği “piezoelektrik” olarak bilinirler..
IBM’de bir bilim adamı olarak çalışmış olan kristal
araştırmacısı Marcel Vogel’e göre; “kristal iç yapısı bir mükemmellik ve
denge durumu sergileyen nötr bir nesnedir. Uygun bir biçimde kesildiğinde ve
insan beyni onun yapısal mükemmelliğiyle ilişkiye girdiğinde, kristal
kullanıcının zihin güçlerini genişleten ve büyülten bir titreşim yayar. Bir
lazer gibi bağdaşık, yüksek konsantre bir formda bir enerji yayar ve bu enerji
arzuya tabi olarak nesne ve insanlara iletilebilir. Kristalin akıldan akıla
iletişimde kullanılabilmesine rağmen, onun yüksek amacı ağrı ve acının
giderilmesinde insanlığın hizmetindedir. Uygun bir eğitimle, bir şifacı bir
hastanın vücudunda hastalık örüntüleri şeklini almış negatif düşünce formlarını
bertaraf edebilir. Bir insan duygusal olarak baskılandığında, sıkıldığında,
gizli enerji bedeninde bir zayıflık oluşturur ve hemen ertesinde bunu bir
hastalık takip eder. Bir şifacı yoğun kesilmiş bir kristalle bu hastalığı kesip
atabilir, fiziksel bedenin bütünsel bir duruma geri dönmesine yol açarak enerji
bedeninden negatif örüntüleri bertaraf edebilir.
Kristalleri bir manyetik kayıt ortamına benzetebiliriz. Kristal,
bilincin yüksek boyutlu enerjilerinden yararlanan uzman bir bilgiyle
programlanmıştır. Şifacının kafasındaki düşünce veya görüntü ne kadar net ise
kristalin içinde depolanacak enerji bilgili görüntü de o kadar kesin ve net olacaktır.
Kristaller teker teker, tek bir spesifik enerji fonksiyonunu başarmak üzere
programlanmalıdır. Bir manyetik kayıt diskine benzer şekilde kristalin enerji
hafızası tek bir bilgi grubunu aynı anda kabul edecektir. Bir kristali yeni bir
enerjisel düşünce formu veya fonksiyonuyla yükleyebilmek için, aynen bir
manyetik diskteki gibi, yeni bilgiyi yüklemeden önceki eski içeriğin
temizlenmesi gereklidir.
Kuartz kristalleri, ortamdan ve insan vücudundan topladığı
negatif elektrik yükünün atılması için düzenli olarak temizlenmeli ve şarj
edilmelidir. Taşlar belli bir süre zarfında farklı formlarda negatif ve statik
enerji biriktirir, bu enerji negatif düşünce ve duyguların oluşmasına neden
olmak suretiyle elektronik kirliliğe ya da dengesiz elektromanyetik enerji
oluşmasına neden olur. Bu nedenle, alınan bu kötü ve dengesiz elektrik yükünün
atılabilmesi için taşların bir hafta boyunca deniz tuzuna gömülerek
bekletilmesi sonucunda taşlara geçen bu kötü enerji tuza aktarılır ve tuz
atılarak kötü enerjiden kurtulmak mümkün olur. Yağmurlu, karlı ve elektrikli,
fırtınalı havalarda dışarıda bırakılmaları da taşların üzerlerinde biriken
dengesiz enerjinin atılmalarını sağlar. Kristalin temizlenmesi işleminin
en hızlı metotlarından biri, içine birkaç damla yaban fesleğeni çiçek esansı
damlatılmış bir kâse temiz suya yerleştirmektir.Tütsü yakmak ,mum yakarak
arındırmak veya taşları müzik hoparlörlerinin yanında tutarak müziğin ritmiyle
arınabileceklerini söyleyebiliriz. Bu uygulama günler, saatler alan başka
süreçlerle kıyaslandığında sadece birkaç dakikalık bir sürede tamamlanır.
Fizik, sağlık, beslenme, biyokimya, jeoloji, sezgi, geçmiş hayatlar, ruh
farkındalığı, fütürizm ve şuur alanlarında, tıp doktorları, bilim adamları ve
parapsikolojistlerle yoğun çalışmalar yapan Kevin Ryerson’a göre; dolaşım
ve sinir sistemleri arasındaki orta yolda, bu iki sistemin iki kutupluluğunu
elektromanyetik bir akım yaratır. Gerçekte modern bilimin henüz anlayamadığı
hayat gücü ve bilinçle ilintili bu iki sistem arasında yakın bir ilişki vardır.
Hayat gücü kan aracılığıyla çalışır, bilinç ise beyin ve sinir sistemi
aracılığıyla çalışır. Bu iki sistem de kuartz benzeri özellikler ve bir
elektromanyetik akım içerir. Kan hücreleri ve özellikle alyuvar ve akyuvar
hücreleri kuartz benzeri özellikler içerirler. Sinir sistemi ise daha çok
elektromanyetik bir akım içerir. Hayat gücü ve şuur bu özellikleri fiziksel
bedene girmede ve uyarmada kullanır. Fiziksel bedenlerde titreşimsel devaların
etkisini artıran kuartz benzeri yapılar mevcuttur. Fiziksel bedende, bu
alanlar, hücre tuzları, yağ dokuları, lenfler, alyuvarlar, akyuvarlar ve
hipofiz bezini kapsar. Bu kristalize yapılar vücutta tam ve eksiksiz bir
sistemdir ve henüz modern tıpça anlaşılmış değildir.
İnsan enerji sisteminin belli yönlerinin doğal kuartz
kristalleriyle aynı dönüştürücü özellikleri vardır. Vücudu iyileştirmede doğal
kuartz taşları kullanıldığında, enerji transferi, kısmen kuartz kristaliyle
kuartz benzeri özellikleri olan hücresel kristal sistemleri arasında oluşan
rezonans etkisi nedeniyle oluşur. Bu biyokristalize elementler vücut genelinde
akan özel enerji devrelerindeki hayat gücünün belli yönlerini büyütür.
Biyokristalize sistemler vücuda yüksek titreşimsel enerjilerin girişine
aracılık ederek çok yakın bir biçimde dahil olur. Tek bir kuartz kristaliyle
meditasyon yapıldığında sol elde tutulmalıdır. Çünkü sol el nörolojik olarak
sağ serebral hemisferiyle bağlantılıdır. Sağ beynin epifiz beziyle olan eşsiz
kristalize bağlantıları nedeniyle, sağ hemisferin yüksek benliğin bilincinin
yüksek boyutlu alanlarına, sırasıyla uyum sağladığı görülür. Kristallerin
faydaları, kıymetli taşlarla şarj edilen suyun tüketimi sonrasında da
gözlemlenmiştir. Kundalini sürecine yakın bir biçimde dahil olan epifiz
bezi ve omiriliğin kristalize yapıları üzerindeki titreşimsel etkileri
nedeniyle, kuartzlar meditasyon uygulamasına katkı sağlar.
Kuartz kristali; şifa, enerji verme ve bilincin yüksek
boyutlarına erişim sağlayabilmek gibi amaçlarla kullanılabilecek birçok taş ve mücevherden
sadece biridir. Kuartz familyasındaki tüm kristaller silikon dioksitten oluşur.
Kristal sistemlerinin sınıflamasını oluşturan yedi düzen bölümü vardır. Bu yedi
sistem kristalize kafes yapının geometrilerindeki temel farklılıklara dayanır.
Trigonal ve heksagonal sistemler eterik bedendeki yedi majör çakranın
sergilediklerine benzer yüksek boyuttaki enerji ve madde düzeyleriyle bir
yakınlığa sahiptirler. Her kristal sistemin enerji özellikleri farklıdır:
Taşlar, içerdikleri kristal yapılarından dolayı sürekli titreşim
halinde ve buna bağlı olarak elektrik akımları yaymaktadırlar. Ayrıca benlik
ile yüksek benlik arasındaki boşluk arasında köprü kurarak meditasyon yaptığına
inanılan “ kuartzı” sadece estetik görüntüsünden dolayı ilgi çekmemiş aynı
zamanda bu kristal oldukça yüksek frekanslardaki beyaz ışığı emerek
saklayabilmiştir. Enerji veya beyaz ışık huzmesi bu kristalden
belli bir hız düzeyinde geçirildiğinde kristal bu ışığı metali kesecek güce
ulaştırır. Taşların moleküler yapılarını sürekli titreşen canlı bir organizmaya
benzetecek olursak, bu yapı insan vücudu ile farklı koşullarda temas haline
geçtiğinde elektrik yükünü deşarj ederek kötü elektriği bünyesine almaktadır.
Bu yapıları itibarıyla insan bünyesinin ürettiği veya dışarıdan aldığı elektrik
akımlarıyla da tepkimeye girerek insanlarla aralarında elektriksel bir bağ
oluştururlar. Vücudun salgıladığı ya da yaydığı elektrik akımının düzeyine
bağlı olarak, taşlarla içerisine girilen iletişim farklı güç seviyelerinde
ortaya çıkmaktadır. Bu iletişim bazen fiziksel olarak gerçekleşirken bazen ise
akli, ruhi ve duygusal boyutta bir algıdan ibaret olur ki taşların
parapsikolojik etkisi denen yönü de nitekim bu bağlamın uzantısıdır. Kuartz ve
kristalinler insanların vücut yapılarına bağlı olmak koşulu ile bünyelerinde
ortaya çıkan negatif enerjinin vücuttan atılmalarını sağlar. Kuartz ailesinden
olan akik taşı “kriptokristalin-kuartz” ailesine ait renkli bir
taştır. Akik taşının da iyileştirici elektriksel gücünden söz edilmektedir.
Türkmen topluluklarında akik taşının, hücrelerin titreşimsel elektriğini
düzenleyerek sağlıksız hücreleri iyileştirici etkilere sahip olması tansiyonu
düzenlemesi kan basıncını artırması ve ağrıyan bölgeye temas ettirilerek
ağrının çekilmesi gibi özellikleri tecrübe ve deneyimler sonucunda ulaşılan
tespitler olduğundan bahsedilmektedir. Günümüzde bile akiğin ürettiği belli bir
radyasyon dozunun tıp tarafından kullanıldığı konusunda bilgiler mevcuttur.
Teoriye göre, hasta taşla tedavi edilirken cilt bezleri seviyesinde
bir etkileşim ortaya çıkar. Dermal enzimler ise böylece taşlar vasıtasıyla
temasa geçtikten sonra kimyasal bir tepkime meydana gelerek bu durum kan
akışına transfer edilir. İlgili kimyasal tepkime sayesinde taşlarda bulunan
mineraller kan ile birlikte damarlarda akarak ihtiyacı olan organı besleme
yoluna giderek oradaki eksik olan enzimin takviyesini yapar. Bu teori,
litoterapi ile şifa bulan bireyin elde ettiği etkiyi açıklayıcı bir durumdur.
Bir takım araştırmaların işaret ettiğine göre taşların enerjiyi emme
kabiliyetleri, insanın fiziksel bünyesini rezonans aracılığı ile
etkilemektedir. Akupunktur noktasına yerleştirilen taşlar titreşim notaları
oluşturarak üzerinde bulundukları noktayı uyarmak suretiyle noktanın bağlı
olduğu meridyene aracılık yaparlar. Böylece titreşimleri noktanın bağlı olduğu
organa ileterek iyileşmesini sağlarlar. Ayrıca litoterapi uygulaması
kapsamında vücudun her bir bölgesi ve noktası için çare olan taşlar mevcut olup
bu taşlar ve bedenin belli noktalarına faydaları bağlamında bir tipoloji
oluşturulmuştur. Örneğin kan rengine sahip olan yakut, göz rengi ile
ilişkilendirilen zümrüt, böbrek anlamına gelen nefrit, kolik anlamına gelen
yeşim taşı, alkolizmden koruduğu tecrübe edildiği için alkolsüz anlamına gelen
ametist taşı, demir içermesi nedeniyle “kantaşı” adı verilen ve kan
hastalıklarının tedavisinde kullanılan mineral, bahsi geçen terminolojiye örnek
oluşturmaktadır.
Sadece kuartz kristali ve akik taşının değil hemen hemen tüm
değerli ve yarı değerli taşların doğal tedavi alanında kullanılması eski
dönemlerden günümüze değin süregelen bir alışkanlıktır. Bunlar arasında elmas,
zümrüt ve yakut, geleneksel Tibet tıbbının en önemli alternatif tıp pratikleri
arasında yer alır. Tibetliler eskiden zümrütü, sıcak deve sütüne katarak
zehirlenen insanlara içirmek suretiyle tedavi etmek için kullanmışlardır. Taş
vasıtasıyla vücuttaki zehir emilerek, vücuda yayılması önlenmeye çalışılmıştır.
Sağlık için kullanılan diğer bir taş ise şifa olmayacağı hiçbir derdin
olmadığına inanılan, hastalıklardan korunma anlamına gelen yakuttur. Öyle ki
sindirim bozukluklarında, sağırlıkta, beslenme sorunlarında, yutmak suretiyle
tedavi yoluna gidilmiştir. Polonya’da günümüzde dahi yakuttan yapılan içki,
solunum hastalıklarında, boğaz ağrılarında ve soğuk algınlığında tedavi yöntemi
olarak kullanılmaya devam etmektedir. Bu konudaki ilgi çekici uygulamalardan
biri ise, taşların toz haline getirilerek çeşitli yöntemlerle vücuda adapte
edilmesidir. Bunlar arasında örneğin ezilmiş yakutun, tütün gibi içe çekilerek
solunması, elde edilen tozun, baharatlara karıştırılmak suretiyle ağız yoluyla
vücuda direkt olarak alınması ya da yaralı bölgeye sürülerek vücutla temas
ettirilmesidir. Yakut taşında yüzde sekiz oranında bulunan “yakut asitinin”
organizmada yaşlılığı bile önleyerek vücudun daha sağlam olmasını, kalp
kaslarının güzel çalışmasını sağlamasını mümkün kılabileceği ve hatta sigaranın
zararlarını belli bir derecede nötrleyerek kanseri önleyebileceği ifade
edilmektedir. Eski Hint kaynaklarına göre, taşlar uzaydan gelen yedi tür
enerjiyi emerek sindirmektedir. Modern bilimde ise bu yedi tür enerji kavramı
henüz hiçbir şekilde açıklanamamıştır. Ancak uzaydan ve güneşten gelen bazı
ışınların, örneğin gamma-ışınlarının, morötesi ışınların taşlara tesir ettiği bilinmektedir.
Organik ve mineral taşların etkisinden maksimum düzeyde
faydalanmak ve olumlu etkiler sağlamak için riayet edilmesi gereken bir takım
noktalar vardır. Örneğin taşla tedavi yönteminde her ne kadar ten ile teması
gerekli olsa da, bu bütün kuartz ailesinden olan kristaller için geçerli olan
bir durum değildir. Kuartz ailesi içinde ametist, sitrin ve diğerlerinin deri
ile direk teması gerekirken diğerleri için temas gerekli değildir. Bu
kristaller ve taşlardan, pamuktan ya da ketenden yapılmış keselere konularak
cepte taşımak sureti ile de faydalanılması mümkündür. Bir kristalden en üst
düzeyde verim alabilmek için kristali tedavi edilmek istenen bölgeye mümkün
olduğu kadar yakın bir şekilde yerleştirilmek gerekir. Diğer bir konu ise her
defasında sadece tek bir kristali taşımak ideal yöntemlerden biridir. Ancak
bazı durumlarda ise birden fazla parçayı taşımak mümkün olabilmektedir. Bir
kristali taşıma süresi amaca ve beklenen etkiye göre değişiklikler arz
edebilir. Bu süre, birkaç dakikadan birkaç saate varan bir zamanı kapsayabilir.
Genel olarak takı olarak taşıdığımız kristal ya da taşları geceleri üzerimizden
çıkartıp uzaklaştırarak taşların deşarj olması için dinlenmeye bırakılmalıdır.
Eğer sitrin gibi bir kristali örneğin sindirim sorununu tedavi etmek için cilt
ile temas edecek şekilde taktığımızda genellikle böylesi bir kristalin birkaç
saatten daha fazla takılmaması gerekir. Kristal taşların astrolojik
özellikleri de vardır. Burçlara göre her gezegenin insanın sinir sisteminde
yaptığı birtakım değişik etkiler var. Bu etkilerin bazıları bazı burçlar
üzerinde olumlu olurken bir kısmı bazı burçlar için zorlayıcı olabiliyor.
Astrolojik taşlar da bu durumu dengelemek için kullanılabilir.
Kişiye uygun taş seçimi kineziyoloji veya radyestezi ile
seçilmeli ve tedavi, uzman bir doktor tarafından yapılabilir Bazı taşların
toksik özelliğinin olduğu ve yanlış kullanımların olumsuz etkileri olduğu
unutulmamalıdır.
Kişi taşını kendi seçmelidir…bir taş dükkanına girdiğinizde
aslında taş sizi çoktan seçmiştir…yaydığınız titreşimle rezone olan taş size
kendini seçtirir.Taşlara bakarsınız ve içsel bir çekilimle ihtiyacınız olan
taşa yönelirsiniz….Taşı almadan once mutlaka sizinle gelmek isteyip
istemediğini ona sormanız gerekir sezgisel bir uyanışla cevabı size ulaşır….
Taş seçildikten sonar mutlaka arındırma temizleme ve kodlama işlemini
gerçekleştirmek gerekir ki Kristal sizin enerjinizle uyumlansın ve çalışmaya
başlasın…
Tüm evren canlı olduğu gibi kristaller de canlı varlıklardır…Atomik
bir yapıya sahiptirler ve içsel olarak elektronlar döndüğü için dıştan duragan
gibi görünselerde içsel mekanizmaları hareket halinde olduklarından CANLI
VARLIKLARDIR…..
.KRİSTALLER KONUŞUYORLAR MI?
Kristallerin ne yaptığını nerden biliyoruz?
Cevabı çok kolay….
Kristaller konuşuyorlar….
Eskiler için taşlar, sadece 100 ile 200 yılda bir nefes
aldıklarına inanılan varlıklardı…Birçok kadim kültüre göre taşlar, bilinçli
varlıklar olup,İlahi’nin enkarnasyonu olarak kabul edilirdi…
Kristal şifacıları,Toprak Ananın bu harikulade armağanlarını
canlı,bilinçli varlıklar olarak kabul ettikleri gibi,evrenin en yaşlı ,en bilge
varlıkları olarak da görürler….
Onlarla meditasyon yapmalı,bir katalizör vazifesi görmelerine
izin vermeli,onlardan yardım talep etmeli ve onlara bizlerle nasıl çalışmak
istediklerini sormalıyız….
Yaydıkları titreşimleri,müziği,notayı duymayı öğrendiğimizde
,evrenin müziğini dinler gibi oluruz..Şaşırtıcı bir şekilde iletişimi
hissedebiliriz.…
Taşlar herkesle aynı şekilde konuşmaz,çalışmaz…
Yüksek vibrasyonlu taşlar ve alçak vibrasyonlu taşlar
vardır…İnsanların realiteleri de birbirlerinden farklıdır…Etkileşimleri
farklıdır…Yaydıkları notayı duyabilsek, bu yolla iletişime geçebilir,hangi
taşın vibrasyonuna ihtiyacımız olduğunu keşfedebiliriz….
Bir kristal şöyle der:
-Ben şifa taşıyım,
-Ben koruyucu bir kristalim,
-Ben enerjini yükseltirim,
-Ben sevgi titreşimlerini arttırırım-
-Ben bolluk ve refahı arttırırım,
-Ben meleklerinle irtibata geçmeni sağlarım,
-Ben auranın geometrik yapılarını farketmeni sağlarım…
Bir
kristale uyumlanmak:
==================
Bir
kristale uyumlandığınız zaman dünyanın her yerindeki aynı kristale de
uyumlanmış olacağınız için, hepsiyle en üst düzeyden şifa yapma yeteneğini de
kazanacaksınız.
Uyumlandıktan
sonra kristalinizin size kendi ışığını,bilgisini ve şifasını
,sıcaklığını ,titreşimini açtığını göreceksiniz. O, sizi yönlendirecek, size
yol gösterecek, rehberiniz olacaktır…İç bilgeliğinizi kullanmanıza ve yüksek
benliğinizle irtibatta olmanızı sağlayacaktır. Her geçen gün enerjiniz
artacaktır...
Sevgi
bütün kapıların anahtardır…Boyut atlayacağınız için, koşulsuz sevgiyi
deneyimliyebileceksiniz….
Sabırlı
ve sakin olmalısınız.
Gerçekten
isterseniz, en mükemmel şekilde kristalinizle buluşabilirsiniz.Ve onunla
mer-ka-ba meditasyonları ile üst boyutlara tırmanabilirsiniz…
Uygulayıcılar bu kanaldan
geçtikleri takdirde ,yuksek kapasiteyi kullanabilmektedirler...
BOL KRİSTALLİ IŞIK DOLU BİR YAŞAM SÜRMENİZ
DİLEĞİYLE..
TUNA KAMHİ
LAL YAŞAM
BAHAR SOK.NO 11/5 EMİRGAN
05323130463
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder